
TÜBERKÜLOZ (VEREM) HASTALIĞI
Tüberküloz, Mycobacterium
tuberculosis complex olarak tanımlanan bir grup mikobakteri tarafından
oluşturulan, çok değişik klinik görünümlere sahip bir enfeksiyondur.
Hastalığın oluşumundan %97-99 oranında Mycobacterium tuberculosis
sorumludur.
Basiller, çoğunlukla akciğerlerde
hastalık oluşturmalarına rağmen kemikler, eklemler, beyin, böbrekler,
sindirim sistemi, omurga gibi organ ve sistemleri de
etkileyebilmektedir. Tüberküloz (TB) hastalığı, önlenebilen, tedavi
edilip iyileştirilebilen, toplumsal açıdan önemli bir hastalıktır.
VEREM TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIKTIR
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI HALEN DÜNYADA ÖNEMLİ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR
TÜBERKÜLOZ NASIL BULAŞIR?
Mycobacterium tuberculosis basili
tarafından oluşturulan TB hastalığı hava yolu ile TB hastasından sağlam
kişiye bulaşır. En bulaştırıcı olan hastalar tedavi görmemiş, balgam
mikroskopisinde ARB pozitif olan akciğer ve larinks tüberkülozlulardır.
Nefes vermekle, özellikle de öksürmek, hapşırmak, konuşmak ile mikroplar
çevre havaya saçılır. Sağlıklı kişiler bu mikropları nefesleriyle
alırlar. Hasta ile yakın ve uzun süreli teması olan kişilere bulaşma
riski fazladır. Bunlar; aile bireyleri, aynı evi paylaştığı arkadaşları,
işyeri arkadaşları olabilir. Bulaşma için genellikle verem hastası bir
kişi ile belirli süre birlikte yaşamak gereklidir.
Solunum yoluyla alınan verem
mikrobu verem enfeksiyonuna yol açar. Bu, bir hastalık durumu değildir.
Vücutta verem basilinin sessiz durduğu ve adeta hapsedildiği bir
durumdur. Vücut direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturur. Hastalık
gelişme riskinin en yüksek olduğu dönem ilk iki yıldır. İlk iki yılda
%5, sonrasında %5 olmak üzere, yaşam boyu hastalık gelişme riski
%10’dur.
Hastaya tüberküloz tedavisi başlandıktan yaklaşık 2-3 hafta sonra bulaşıcılık genellikle sona erer.
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI HAVA YOLUYLA BULAŞIR
KİMLER TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI AÇISINDAN YÜKSEK RİSK ALTINDADIR? Tüberküloz enfeksiyonu riskini
artıran durumlar şunlardır: Yüksek TB prevalanslı yerde yaşamak, TB
basiliyle karşılaşma olasılığının yüksek olması, karşılaşma süresinin
uzun olması, kişisel duyarlılığın yüksek olması ve TB hastası ile yakın
temas öyküsünün olmasıdır.
Tüberküloz enfeksiyonunun aktif
tüberküloza dönüşme riskini artıran durumlar şunlardır: Enfeksiyonun
yeni gelişmiş olması (ilk 2 yıl), vücut ağırlığının ideal vücut
ağırlığından düşük olması, enfekte olan kişinin 0-5 yaşta ya da çok
ileri yaşta olması, sigara kullanımı, uyuşturucu kullanımı, uzun süre
kortikosteroid kullanımı, bağışıklığı baskılayan tedaviler, bağışıklık
sisitemini baskılayan herhangi bir hastalığın (diyabet, silikozis, HIV
enfeksiyonu, lösemi, lenfoma, kronik malabsorbsiyon sendromları,
transplantasyon, kronik böbrek yetersizliği, hemodiyaliz) varlığıdır.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN BASKILANMASI, HASTALIK RİSKİNİ ARTIRAN EN ÖNEMLİ FAKTÖRLERDENDİR
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Tüberküloz hastalığı genellikle
sessiz bir başlangıç gösterir. Kronik bir tablo vardır. Solunum sistemi
semptomları, hastalığa spesifik olmayan genel semptomlar ve akciğer dışı
diğer organ bulguları görülebilir.
TB semptomları ve hastalığın
ciddiyeti, çok hafifle hayatı tehdit eden tablo arasında değişebilir.
Semptomlar/bulgular lokal ve sistemik olabilir. TB hastalığı herhangi
bir organ veya dokuyu tutabilir.
Sistemik (Genel) Bulgular; ateş, gece terlemesi, halsizlik, çabuk yorulma, iştahsızlık, kilo kaybı, çocuklarda kilo alamama.
Solunum Sistemi Bulguları: Akciğer
tüberkülozunda, öksürük, balgam çıkarma, hemoptizi (kan tükürme), göğüs
ağrısı, sırt-yan ağrısı, nefes darlığı gibi bulgular vardır.
Akciğer dışı organ tüberkülozu:
Hastalığın olduğu organa özgün bulgular vardır (lenf bezi büyümesi,
idrarda kan görülmesi, eklemde şişlik gibi).
2-3 HAFTADAN UZUN SÜREN ÖKSÜRÜKTE TÜBERKÜLOZDAN ŞÜPHELENİLMELİDİR
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞININ TANISI NASIL KONULUR?
Tüberküloz hastalığının kesin tanısı
balgamda tüberküloz basillerinin gösterilmesi ile konulur. Hastanın
yakınmaları ile hastalıktan şüphelenilir. Hastanın değerlendirilmesinde
kapsamlı bir tıbbi yaklaşım gerekir: Hastanın öyküsü (anamnezi), fizik
bulguları, akciğer filmi, tüberkülin deri testi (PPD) ile hastalıktan
şüphelenilir. Bakteriyolojik ya da histolojik inceleme ile tanı
kesinleştirilir. Verem savaşı dispanserlerinde tanı işlemleri, tedavi,
ilaçlar ve takip ücretsizdir. Tüm tüberküloz ilaçları Sağlık Bakanlığı
tarafından ücretsiz olarak verilmektedir.
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞININ KESİN TANISI, BALGAMDA TÜBERKÜLOZ BASİLLERİNİN GÖSTERİLMESİ İLE KONULUR
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Tüberküloz hastalığı uygun ilaç
tedavisi ile iyileşebilen bir hastalıktır. Tedavide birden fazla ilacın
düzenli ve yeterli süre birlikte alınması gerekmektedir. İlaçlarını
önerilen şekilde aksatmadan, yeterli sürede içen hastaların hemen hepsi
başarıyla tedavi edilir.
Tedavide kullanılabilecek temel
ilaçlar; İzoniyazid, rifampisin, etambutol, pirazinamid veya
morfozinamid ve streptomisin’dir. Tedavi süresi en az altı aydır.
Tedavinin ilk iki ayından sonra ilaç sayısı azaltılmaktadır. Bazı özel
durumlarda tedavi süresi uzatılabilmektedir. İlaçların her gün düzenli
bir şekilde alınması çok önemlidir.
Tedavi, bulaşıcı bir hastalık olan
veremle savaşın en önemli yöntemidir. Düzenli tedavi hem hastanın
iyileşmesini sağlar, hem de bulaşıcılığı hızla önleyerek toplum
sağlığını korur. Bu nedenle, hastanın tedavisinin düzenli sürdürülmesi
ve tamamlanması gerekir.
TÜBERKÜLOZ HASTALIĞI UYGUN İLAÇ TEDAVİSİ İLE İYİLEŞEBİLEN BİR HASTALIKTIR
DOĞRUDAN GÖZETİMLİ TEDAVİ (DGT)
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından
tüberküloz kontrol programları için önerilen tedavi yöntemi Doğrudan
Gözetimli Tedavi (DGT)’dir. DGT, verem hastasının tüm tedavisi boyunca
ilaçlarının her dozunu bir görevli ya da sorumlu kişinin gözetiminde
içmesi ve bunun kaydedilmesidir.
DGT uygulamasının temel nedeni,
hastaların genellikle tedaviye uyumsuz olmalarıdır. Verem hastalarının
tedavileri en az 6 ay (ilaç direnci olan vakalarda bu süre uzayabilir)
olmak üzere uzun bir zaman almaktadır. Tedavi sürecinin uzun olması ve
tedaviye başladıktan sonra hastaların bir-iki hafta içerisinde iyileşme
belirtileri göstermelerinden dolayı verem hastaları tedavilerini yarım
bırakabilmektedirler. Bunun sonucunda hastalarda nüks, ilaç direnci,
kronikleşme gibi istenmeyen sonuçlar görülebilmekte, tedavi süreci
uzayabilmekte ve bu hastalar toplum açısından bulaşma kaynağı
oluşturabilmektedirler.
DGT uygulamaları ile tedavi
başarısı ve kür oranları artarken hastalık insidansı düşmektedir. Ayrıca
nüks oranları, ilaç direnci oranları da düşmektedir. Etkili ve başarılı
bir tedavi için, aktif olarak hastalara ilaç içirmek gereklidir.
Uz. Dr. Selim Erkan AKDEMİR
Göğüs Hastalıkları Uzmanı